Şartlı sevgi sevgi sayılır mı?

Bugün ‘Arkadaşlık Günü’.   Arkadaşlık, dostluk ve sevgi ender şeylerdir. Bunlara benzeyen ama hiç alakası olmayan şey beraberliklerdir: Arkadaşlar, evli çiftler, akrabalar, ortaklar, komşular vesaire. Bu beraberlikleri aralarında sevgi var mı, diye dikkatle incelemeliyiz. Eğer sevgi varsa, o arkadaşlığa dostluk, o evliliğe aşk, o akrabalara aile, deriz. 

Sevgi denilen bu engin zenginliğin maalesef bir sorunu vardır: Şartlıdır veya avam tabiriyle bedava değildir. En yaygın şartı da karşılıktır, yani seven genellikle karşılığında sevilmeyi bekler. Aslında ne kadar basit değil mi? Eminim, şu anda aranızda “Ne yani, hayat boyu hep aradığımız ve ‘Karşılıksız Sevgi’ diye bildiğimiz o değerli şey dünyada yoktur mu diyorsun?” diyerek bana itiraz edenler vardır. İddia ediyorum ki, yoktur! Hatta diyebilirim ki, ‘Karşılıksız Sevgi’ dünyamızda yokluğuyla parıldamaktadır; güneş gibi ortalık yerdedir. İstisnai olarak bir iki fedakâr annede karşılık beklemeyen sevgiyi görür gibi oldum. Kadın evliya varsa, evliya gibi kadın da vardır, herhalde. 

“Sevgim karşılığında sadece biraz saygı bekliyorum,” diyenler tanıdım. Sanki saygı bedavaydı! “Saygı zaten herkesin hakkıdır demeyin lütfen çünkü gördüğüm kadarıyla saygı da sevgi kadar enderdir, değerlidir ve hak edilmeyi bekler. Birinin karşılığında diğeri istemek, hayatı tanımamaktır. Çocuklara yaşlılara saygı göstermeyi öğrettiğimiz için saygı değerinin bir kısmını kaybeder. Örneğin ben, kendisinden bir şeyler öğrenebildiğim herkese karşı hemen saygı duyarım. Böylece saygı duyduğum çok insan ama sevdiğim az insanla yaşamaktayım.   

Rahmetli annem “Sevgi bedavadır, değerli olan sorumluluktur,” derdi. Ağır laf! Annem “Ah canım benim! Yavrum, kuşum! Hayatım, her şeyim!” gibi lafları ve sarılma, öpüşme gibi sevgi gösterilerini değersiz bulurdu. “Bunlar samimi olamaz,” derdi. İlkokulu bile yatılı okudum. Ayrıca on iki yıl yurt dışında okudum. Bir kere bile bana “Seni çok özledim, evladım,” demedi ama her hafta dört sayfalık mektubunu gönderdi. Her hafta! Hastaydım, seyahatteydim, çok yoğundum gibi palavralara tenezzül etmedi. Yalan söyleyerek alçalmazdı. Başta söylediğim gibi, ucuz, yani kolaycı bulduğu sevgi gösterilerinin yerine sevginin sorumluluk alarak kanıtlanması gerektiğini tekrarlardı. Annemle ben, birbirimize olan sevgimizi öpüşmeler ve sarılmalarla değil, disiplinli bir görev anlayışıyla ölçerdik. Ona göre sevgi, beraberinde taşıdığı sorumluluk kadar değerliydi, özet bu. 

Galiba annem de karşılık beklemeyen sevgi olmaz diyordu. Sevgi değerlidir, hak etmek için mutlaka bir karşılık ödenmelidir, diye konuşuyordu ama karşılık kelimesi yerine sorumluluk kelimesini kullanıyordu.  Evet, beni öpüp koklamazdı ama benim iyiliğimden kendini hep sorumlu hissetti ve hiçbir annelik görevini eksik bırakmadı. Çocuk için yararlı işler yapmak yerine tatlı sözler ve sıcak sarılmalarla çocukların aslında kandırıldığına inanırdı. Peki, ya ben ona karşı görevlerimi yaptım mı? Acaba onun yüksek sorumluluk ölçülerine uygun bir karşılık gösterebildim mi? 

Karşılık beklemeden sevecek kişinin, yani Şartsız Sevgi’nin peşinde koşarak imkansızı mı arıyor, insanoğlu? Karşılık beklemeyen fedakarlık dünyada yokmuş gibi gözükse de, üzülmeyin: Vardır, vardır! Şehitlerimiz karşılık beklemeden görevlerini yapıyorlardı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.