DOSTLARIM (1)

Rengin ve Halil dans ederken

Deniyor ki “Bu virüs salgını yüzünden evlerimize tıkıldık, yalnızlığa mahkûm edildik.” Tıkıldık doğru ama yalnızlık doğru değil. Bence aksine televizyon ve akıllı telefon yüzünden/sayesinde yalnız kalmak zorlaştı. Şikâyet etme âdeti bütün dünyada çok yaygındır: Rahatlatıcı bir tarafı olmalı. Şikâyet edince, düşünmek gibi gerçekten yorucu bir işleme katlanmadan, kabahati başkasına atıyoruz ve bu sayede ferahlıyoruz galiba. Olabilir mi? Eve kapanmaktan çok memnun olan birkaç tanıdığım var. Daha az rahatsız edildiklerini söylüyor. Kendilerine yetiyorlar demek. Ben de onlar gibi düşünenlerdenim: İnternet sayesinde her şeye ve herkese ve üstelik istediğim anda ulaşabiliyorum. 

Hayatım boyu hep arkadaş canlısıydım. Onlarla bir araya gelip gülmeyi çok severdim. Küçükken oyunlarına beni almak istemeyen çocuklar olunca bayağı üzülürdüm. Neyim beğenilmiyor, ben neden sevilmiyorum gibi karanlık duygular beni hırpalardı. Herhalde vazgeçilmez bir değer olduğuma inanıyordum. Bensiz de gayet güzel yaşanabileceğini anladığımda elli yaşımı geçmiştim. Yani “bu dünyada kimsenin” beni sevmek zorunda olmadığı gerçeğini kabullenmem yarım yüzyıl sürmüştü. 

Şaşırtıcı olan “kimsenin” kelimesini kullanmış olmam. “Nasıl olur? Örneğin, babanın seni sevmemesi mümkün mü? Hele annenin?” diye bana sorulabilir, değil mi? “Kimse” sözüne “İlkokuldan sınıf arkadaşım var, aynı sırayı paylaştık.” veya “Askerlik arkadaşlarım var, aynı dağdaki sınır karakolunda teröristlerle dövüştük,” diye itiraz edilecektir. Öfkelenenler “Annenle babanın seni sevmemesi mümkünse o zaman sen de çocuklarını sevmeyebilirsin, öyle mi?” diye bana sorabilirler. Kardeş sevgisinden bahseden olmayacaktır diye tahmin ediyorum. Âdem ile Havva’nın oğlu Kabil kardeşi Habil’i öldüreli beri bu konu kapanmış görünüyor. Aynı virüsün iki varyantı olan kıskançlık ve haset arkadaşlığı bozan birçok sebebin başında gelir. Bazılarımız bu virüse karşı dayanıklıyızdır ama çoğumuz değilizdir: Annemle Zübeyde teyzem bu dünyada kıskançlığın varlığını bilmeden yaşadılar ama babam ağabeyini hastalık derecesinde kıskandı. 

Dostluk nedir? Arkadaşlığın güvenilir olanıdır. Güvenilirlik nasıl ölçülür? Ben mühendisim, her şeyi hatta duyguları bile ölçmekten kendimi alamam. Bence eğer biri senin çıkarını kendi çıkarının önüne koyabiliyorsa o senin dostundur. Ne kadar basit değil mi? Bu hesabı doğru bulduysanız şimdi kaç adet dostunuz var, saymaya başlayabilirsiniz.

Sonuçta demek istediğim şu ki kendinizle baş başa kaldığınızda kendinizden sıkılmıyorsanız, eve tıkılmak bir lütuf bile olabilir. Görmemeyi tercih ettiğiniz kişiler tarafından rahatsız edilmezsiniz ve böylece daha iyi yaşarsınız. İşte bu dünyanın en büyük lüksüdür çünkü normal hayatta, ekmek parası kazanmak için ve düşman edinmemek için dünya kadar istemediğiniz insanla zaman geçirmek zorundasınız. Şimdi virüs mazeretiyle sadece dostlarımızla yani sevdiklerimizle görüşme imkânımız var. Büyük lüks! Şikâyeti bırakalım, tadını çıkaralım!

Rengin ve Halil dans ederken

Sevgili Okuyucum,

Bu hayatta her şey ciddi değil, canım! Bunca ciddi laftan sonra, sizin gibi ben de kendimden sıkılıyorum. Kendimden bir hikâye anlatayım da gülelim biraz. Dostluk deyince aklımıza sevgi gelir tabii. Sevgi deyince de içimizde bir şeyler “Aşk, aşk!” diye tepinmeye başlar, hatırlayın! Gençliğimde bir kız bana “Seni seviyorum!” dediği zaman, ben de “Şampanyayı da seviyorsun, değil mi?” diye soruya soruyla cevap verirdim. Genellikle evet derdi. Beni şampanyayı sevdiği gibi seviyorsa bu “Halilciğim, şampanya kadar değerlisin ve onun gibi hayatıma güzellik ve lezzet katıyorsun.” demekti. Şampanyaya benzetilmek bir övgüdür ama aynı zamanda da bir ölüm fermanıdır çünkü verdiği mutluluk için şampanyaya karşı bir sorumluluk duymamaktadır, kızımız. Bu da demektir ki şampanya bittikten sonra boş şişe nasıl çöpe atılacaksa beni de aynı son beklemektedir. İnsan boş şişeyle aynı sonu paylaşacağına biraz öfkelenebilir tabii ama ben yine de şampanyayla kıyaslama testini ilişkinin başındayken uygulamanızı tavsiye ederim. Aşka daha başlarken sonunu kestirebilmek üzücü olabileceği kadar da yararlı bir bilgidir. Falcıya vereceğimiz parayı şampanyaya harcayalım, derim ve neşeli günler dilerim.

Halil Bezmen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir