Çocuklara miras bırakmak, gelir dağılımındaki mevcut adaletsizliği artırır.
Bunu hiç düşünmemiştiniz, değil mi? Ben de çok şaşırdım, “Nasıl olur, miras doğal bir hak değil midir?” dedim. Çocuklarımızı büyütürken onları hayat mücadelesine hazırlamaktan sorumluyuz. Bıraktığımız her türlü miras, onları bu mücadelede güçlendirmeye yaramalıdır, diye inanırız ve öyle de hareket ederiz. Bütün canlılar gibi kendimizden nice fedakârlık yaparız. Oysa “Bu dünyada adalet yok.” dediğimiz zaman, birçok adaletsizlik arasında en sık aklımıza gelen gelir dağılımındaki çarpıklıklardır ve insanoğlu, miras yoluyla eşitsizliği artırmaktadır.
Gelelim konumuza: Nüfus yaşlanması ve onun sonucu olan nüfus patlaması sonucu bazı bölgeler arası gerginlikler artacaktır ve bu gerginliklerin baş sebebi, gelir dağılımındaki eşitsizlerdir.” diyorum ve “Miras bırakma geleneği de bu sorunu büyütmektedir.” diye ekliyorum. Bu miras konusunun ayrıntılarını başka bir yazıya bırakmak isterim, izninizle.
Teknoloji sayesinde 150 yaşına ulaşanlarımız olacak. Bu durumda dünyamızın YAKINDA değişmeye başlayacağı kesindir. Evet ama hangi yönde değişecek, işte bunu konuşmak istedim. Beni takip edenlerin, hep bildiğimiz şeyleri dinlemekten sıkılanlar olduğunu düşünerek böyle tuhaf bir konuya 6 Blog ve 12 adet 3 dakikalık YouTube konuşması ayırdım. Bu sonuncu blog. Gelelim yaşlanan yeni dünyamızı en çok etkileyecek olan nedir sualine. Kesin cevap: REKABETTİR.
Her attığımız adımda rekabeti hesaplamak zorundayız. Çeşitli rekabet sınıfları vardır. Kendisiyle yarışanları tanırım. Böylelerini çok da takdir ederim ayrıca. Doğayla rekabet türleri (vahşi/zehirli hayvan/bitki, gıda, barınma) insanoğlunun en eski mücadele alanlarıdır. Yaptığımız bütün rezillikleri, suç veya günah, hep rekabette ayakta kalmak için yaparız. Rousseau, ‘‘Rekabet, dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağıdır.” demiş. Bence doğru söylemiş. 250 yıl önce bu kadar görebilmiş. Uygarlığımızın teknoloji sayesinde bugün ulaştığı seviyeyi görebilseydi, herhâlde ‘‘Rekabet, bütün kötülüklerin de güzelliklerin de kaynağıdır.’’ diyerek eksiğini tamamlardı. Sevgi için rekabet çok yaygındır. Kardeşlerin, annelerinin sevgisi için yarışmaları bir güzelliktir tabii ama bir gün kıskançlık ve hasede dönüşürse o zaman da birden bire en büyük çirkinlik olur.
Eğer rekabet, hem kötülük hem iyilik üretiyorsa hangisi ağır basacak? Bence rekabet, bugüne kadar yaptığı gibi devam edecek: Hem iyilik hem kötülük üretecek. Aklını iyi kullanan, rekabetin iyi taraflarını, kötü kullanan da kötü taraflarını tadacak. Dünya yaşlanacak diye akıllanacağını bekleyenler bence aldanır. Yaşlanan daha bilgili olur, o kadar. Yaşlıların daha mantıklı davrandıklarını ben tespit etmedim. Önemli olan sağduyudur (eski Türkçe aklıselim) ama neden kimimizde vardır, kimimizde yoktur çok inceledim ama hiçbir ipucu bulamadım. Diğer taraftan kuvvetle iddia edebileceğim bir husus varsa o da SAĞDUYUNUN NE BİLGİYLE NE DE YAŞLA ARTTIĞIDIR.
Özetle diyebilirim ki teknoloji, birçok şeyimizi değiştiriyor ama şüphesiz bizi en çok etkileyecek olan ömrümüzü de uzatıyor. Bunun doğuracağı bazı sorunları şimdiden düşünmeye başlamazsak hata etmiş oluruz. Zor bir sual değil: 120, 130 veya 140 yaşımı akıl ve beden sağlığım yerinde olarak geçersem ne gibi hazırlıklar yapmam gerekir. Sakın bana, “Olmaz.” demeyin. Şu anda Türkiye’de 6.000’den fazla 100 yaşının üstünde insan var bile. Babam,104 yaşını gördü. Bunlar farklı insanlar. Sanki farklı bir ırk. İşgalci bir ırk.?
Daha önemlisi bunların artış hızı: Yılda %10! Baş döndürücü! Yani şakası yok, size de rastlayabilir.