Azrail filozof mudur?

Efsaneyi bilirsiniz. Dede Korkut Hikayelerinde Delidumrul adında yenilmez bir silahşor vardır. Kuru dereninin üzerindeki köprüye yolu düşenlerden bir akçe, geçmek istemeyenlerden de iki akçe alıyordu. Kervanlar ve yolcular neden ısrarla bu yolu alıyorlardı, Dede Korkut tarafından belirtilmiyor. Bunca insan yolunu değiştirmeyip bu haracı ödemeyi hesaplı bulduğuna göre önemli bir hizmet sunuluyor olmalıydı. Bence Delidumrul kuru dereye giden yolların güvenliğini sağlamıştı. Pusu kurup soygundan geçinen haydut çeteleriyle savaşıyordu. Küçük bir ordunun yapacağı işi tek başına beceriyordu ve karşılığında makul bir ücret alıyordu. Benim sanayici mantığım böyle çalışıyor.
Bir gece uzaktaki bir kamp yerinden gelen ağlama sesleri duyar. Ateşin etrafında toplanmış olanlardan aile reisinin küçük oğlunun ölümüne ağladıklarını öğrenir. “Azrail canını aldı,” denince “Küçücük çocuğu öldürmekten utanmıyor mu? Yiğitse gelsin benim canımı alsın, bakalım!” diye gülmüş. Azrail’in Allah’ın meleklerinden biri olduğunu ve yüce Allah’a taptıklarını söyleseler de Delidumrul “Sizin tanrınız adil değil,” diyerek Azrail’e meydan okumaya devam etmiş. İşte kibir! Yıllarca profesyonel savaşçılardan oluşan haydut çetelerine karşı tek başına dövüşüp hayatta kalmış olmanın gururu kibire dönmüştü. Alçak gönüllü olmak zordur. Hatta bence alçak gönüllü davranmak bile o kadar zordur ki gerçekten, ruhen alçak gönüllü olmak, bilmem mümkün müdür?
Ertesi sabah Azrail beyaz atının üzerinde belirmiş ve kısa bir vuruşmadan sonra, kutsal gücünü kullanarak Delidumrul’un gırtlağına kılıcını dayamış. Bizimki “Canımı bağişla,” diye yalvarmış. Nasıl olduysa Azrail bu yiğide kıyamamış ve “Senin yerine canını verecek birini bulursan, seni affederim,” demiş.
Delidumrul fedakâr annesine koşmuş. Canını sevgili oğlu için vermeye razı olacağından eminmiş. Ne var ki annesi uzun uzun ağladıktan sonra “Ah oğlum, bilmez misin, hayat tatlıdır,” demiş.
Yıkılmış olarak çadırına dönüp karısına durumu anlatınca, aldığı cevaba şaşırmış “Ne üzülüyorsun, sevgilim ben senin yerine giderim. Çocuklarımın babasız büyümesini istemem.”
Ertesi sabah şaşırma sırası Azrail’deymiş. Biraz düşündükten sonra “Bir insanın senin için canını verecek kadar sevgisini kazanabildiğine göre, yaşamayı hak edecek kadar değerli bir insansın,” demiş.
Severim Delidumrul’u. O kadar ki, ünlü yarış yelkenlime onun adını vermiştim. Şiddeti ve sevgiyi en üst seviyelere taşıyabilmiş, o. Meslek hayatında kılıcıyla ve aile hayatında şefkatiyle zafer kazanmış. Tarihte çok kahramanlık türü vardır tabii ama Delidumrul gibi ailesini geçindirmek için her gün hayatını kılıcının ucuna takan ve onun için ölebilecek bir eşe sahip olabilmiş, benim aslanım! Şiddetin de, şefkatin de zirvesi!
Zoru başaranlar kimimizde kıskançlık, kimimizde de saygı doğururlar. Anlaşılan Azrail saygı duyduğu bu günahkarın canını almaya kıyamamış. Bence Azrail filozof bir melektir.