Madem Bu Kadar Değerliydi, Neden Osmanlı Selanik’i Hiç Savaşmadan Teslim Etti Yunan’a?

Hiç tarih bilmeyen biri bile bunu sormasını bilir: 26.000 asker, neden tek kurşun atmadan teslim oldu? Balkan Savaşı Travması dediğim budur, kemiklerimize işlemiştir.

Tarihe bakınca şehrin Osmanlıyla ilişkisi ilginçtir, daha doğrusu hoştur. Selanik’i ilk 1300’lerde almışız. Şehre Venedikliler hakimmiş ama halk Yunan Prensi Paleologos’a baskı yapmış ve savaşmadan teslim olmaya zorlamış. Ortodoks Hıristiyan halk, Katolik Hıristiyan yönetimin zulmünden kurtulup düşman Osmanlının İslam uygulamasını tercih etmiş. Ender bir olay ve ender olduğu için de ilginç!  Fetret Devrinde Osmanlı dağılmış ve bu yüzden 1400’lerde şehri tekrar almak zorunda kalmışız ama bu sefer araya Papa da girmiş ve Haçlı Seferlerini andıran bir destek organize etmiş, yani Batı kararı şehir halkına bırakmamış. Osmanlı, birkaç kiliseyi camiye çevirirken ana kiliselere tabii dokunmamış ve bir iş daha yapmış: Şehirdeki bakımsız kiliseleri söküp taşlarıyla şehir meydanında koskoca bir Osmanlı hamamı inşa etmiş. Ben bayılıyorum bizimkilerin bu şıklığına. Fetihte şıklık diye bir kavram varmış, meğer.

1912’de Selanik’in etrafındaki topraklar kaybedilmişti. Şehrin İstanbul’la bağları kesilmişti, düşmanın öldüremediğini açlık ve kasım soğuğu hallediyordu. Sırp, Bulgar ve Yunan orduları Selanik’e yürüyordu. Yunan ve Bulgar Hükümetleri Selanik’i istediklerini belirtmiş ve bu uğurda birbirleriyle dövüşeceklerini ilan etmişlerdi. Osmanlı Karargahı, 5 generaliyle ve Selanik valisiyle toplanıp teslim olma görüşmelerini başlatmaya karar verdiler. Tarihte ilk kez, sorun direnmek mi yoksa teslim olmak mı değildi. Zaten anavatandan kopmuş bir vaziyette direnerek kazanılacak bir şey yoktu. Esas sorun, hangi düşmana teslim olunmalıydı ki, sonunda bu iki veya üç işgalci arasında çıkacak bir şehir içi çarpışmasında hem halk hem şehir mahvolmasın. Osmanlı, artık kendine ait olmayan bu insanları, uygarlıklarıyla birlikte korumak için kendini sorumlu saydı. En yakın olan (Bulgarlar, 7 saat mesafedeydi.) Yunan ordusuyla müzakereleri bitirdi ve şehri silahlı Osmanlı polisleri ve Jandarmalarının koruması altında sağ salim Yunan ordusuna ve birkaç gün sonra Yunan Kralına teslim etti. Dünya mirası böyle teslim edilir, dünya mirası emanettir. Bin yıl önce dünyanın bilim merkezi olan Bağdat bugün yok, Halep hiç yok, halkı ne oldu o bile belli değil. Bizim tarzımıza ben şıklık diyorum.

Başta Hasan Tahsin Paşa olmak üzere hepsinin içi kan ağlamıştır. Bir asker için teslim olmak ne demektir? Nasıl bir yara açar kalbinde? Yüz binlerin hayatını kurtarmış olmanın en şerefli iş olduğunu bilmesi teselli değildir. Hasan Tahsin Paşa’nın çocuklarına “Senin baban hain, dövüşmeden Selanik’i verdi.” derlerse bu baba nasıl yaşar? Onun büyük bir insan olduğunu çocuklarına kim anlatacak? Anneleri tabii. Ama ya anne de “Hepsi ölseydi ama bu lekeyi ailemize sürmeseydi.” diyenlerdense? Askerlikte boş yere ölmek diye bir şey vardır ve subay için esas utanç odur. Kim kime anlatacak bunları? Diyorum ya, Balkan Savaşı Türk’ün travmalarından biridir. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.