BAŞKALARINI APTAL SANMAK, TEHLİKELİ BİR APTALLIK TÜRÜDÜR
‘Eğer hayattaysa aptal olamaz,’ kuralına inananlardanım. Günlük hayatımızı bir düşünün: Olup biteni takip etme zorunluğu, dijital bilgi kullanma becerisi, devlet kurumlarını hatasız kullanma (vergi, sağlık, eğitim, kanunlar vs), iş bulma, yeterli para kazanma, aile sorunları … Bunlar sıradan işler. Bir de beklenmedik durumlar var: İş kaybetme, boşanma, sorunlu çocuk, trafik kazası, salgın hastalık…
Sorarım size “Bütün bunları her gün göğüsleyen bir insan aptal olabilir mi?”
O zaman geçelim esas konumuza “Aptal değilsek, bazı hiç inanılmayacak şeylere nasıl oluyor da inanıyoruz?” Ne var ki çevremizde, gerçek olmadığı yaygın olarak kabul gören olgulara inanan çok insan var. Çıkarlarına ters düşse dahi yalana inanmakta ısrar edenlere hayret eder dururuz. Ortada bir ‘mantık sapıklığı’ var. Üstelik, bütün dünyada bu her zaman böyleydi.
Bilim bu esrarlı davranışın sebebini artık biliyor: İnsanoğlu gerçeği olduğu gibi değil, işine geldiği gibi veya hoşuna gittiği şekliyle kabul etmeyi seviyor. Acı gerçekle tatlı yalanının beynimizdeki mücadelesi sürecek, anlaşılan!
Bilim, hayalî bir dünyayı içimizde yaşatmaya ihtiyacımız olduğunu saptamış. Ben de aynı görüşteyim. Düşünüyorum da, sırf gerçeklerden oluşan bir iç dünyamız olsaydı belki daha az hata yapardık ve daha az ceza çekerdik ama hayatımız buzullar ve çöller arasında bir koşuşmaya benzerdi. Oysa gerçekçi olmayan ama hoşumuza giden düşüncelerimiz sayesinde karın ve kumun donuk renklerine baharın yeşillerini ve sonbaharın kırmızılarını katıyoruz.
Ne var ki gerçek olmayan bir şeye inanmanın sahte rahatlığının mutlaka bir bedeli olur. Taksit işi gibi: Önce zevklen, ödemeyi sonra yaparsın! Faiziyle tabii.
Mantıksız davranmanın mantığı vardır çünkü bazı durumlarda bize kolaylık sağlar. Ama ne yazık ki bu riskli bir davranıştır ve riskin bedeli vardır.
Bilerek risk almayı severim: Paşa gönlün bilir, Halilciğim, der yürürüm. Riski kestirmek zor olduğundan yanlış hesapladıysam da, pek şaşmam.
Ne yapalım, dünyamızı daha yaşanabilir yapmak için gerçekleri biraz saptırıyoruz, işte.