İşe Yarayan Küçük Bilgiler – 3

Dünyadaki büyük işlerin en büyüğü sağlık işidir. Bu da yüz küçük işten oluşur. Farkına vararak veya varmayarak verdiğimiz yüzlerce sağlık kararı vardır. Bazılarını hayat bize dayatır, bazılarını aklımızla seçeriz. Seçimlerimizin bir çoğunu her gün tekrarlarız. Derken yıllar geçer ve biz sağlığımızı güçlendiren ve zayıflatan mini kararlarımızın sonucu olan bir bedenin sahibi oluruz.

Bundan önceki iki yazımda vücudumuza girmesine izin verdiğimiz zeytin ve zeytinyağının doğru seçiminden bahsettim. Buna göre bünyemiz daha çok veya daha az dayanıklı olacaktır, dedim. Bunu zaten herkes bilir. Bugün aynı konunun az bilinen bir köşesini aydınlatacağım: Bedenimize sadece ağız/mide yoluyla girilmez, cildimize sürdüklerimiz de derimizdeki hücreler tarafından içeri alınırlar. Geldik sabuna!

Sabun bitkisel yağdan yapılır. Eskiden zeytinyağına biraz odun külü karıştırılarak evde üretilirdi. Şimdi koca koca markalar var, onların sabun fabrikaları var ve orada kimyagerler en ucuz bitkisel yağları dünyanın bir ucundan getirip içine çözücüler, uçucu yağlar, pigmentler, emülgatörler, yüzey aktif maddeler, stabilizatörler, koyulaştırıcılar, koruyucular ve cömertçe köpürücü madde katarak özgün reçeteler üretiyorlar. Televizyonda bir sabun markası sahibi fabrikasını gezdiriyordu ve “En gurur duyduğum yatırımım gliserin üreten tesisimdir.” dedi.

Unutamıyorum, çünkü zeytinyağında yapılan sabunun gliserini kendindendir. Ağaçtaki zeytin, içinde kendi gliseriniyle büyür. İşte o gliserindir doğal olan! Cildimizi nemlendirici, yumuşatıcı, onarıcı, koruyucu ve besleyici etkisi bambaşkadır. Sonuçta orada kalmıyor, içeri sızıyor ve bu her gün ve yıllarca!

Sabunun en iyisini de orta karar olanını da deterjan bozması kötüsünü de üretmek aynı derecede kolaydır. Zor olan tanınmış markalarının 100 gramlık sabunuyla katkısız zeytinyağından yapılanın fiyat farkının neden beş misli olduğunu anlatmaktır. Bugün dev Amerikan markasının sabunu 25 lirayken sizinki neden 125 lira? Kuş mu konduruyorsunuz diye sorarlar. Ta Asya’nın öbür ucundan tankerle yağı taşınmış, on tane kimyasalla arge laboratuvarında denemeler yapılmış, kimyagerler gelmiş gitmiş, sermaye konmuş, krediler alınmış ve değerli emek üreten bir fabrika doğmuş.

İlginç olan nedir, bilir misiniz? Fabrika işletmek gibi fevkalade değerli ve de meşakkatli bir işin sonunda, bir odada iki kişiyle üretilebilen “El Yapımı” denilen sabundan daha ucuza mal olması! Hem de beş misli! Tesisler, milyon dolar yatırımlar, mühendisler, müdürler, hukukçular ve nice uzman çalışıyor ama bir odada yapılan katkısız zeytinyağı sabunu çok daha pahalı.

Sebep mi?

Söylememe gerek kalmadı, herkes anladı:

Ham madde farkı!

Kimyasallar ucuz maddelerken zeytinyağı, değerli ve pahalı bir maddedir, hepsi bu.   

Gelecek yazım bu dörtlü serinin sonuncusu olacak.

Son üç yazımda “Sık tekrarlanan küçük işlerin birikmesinden büyük sonuçlar doğar.” dedim. Gelecek blogumda “Sık tekrarlanan küçük işlerin birikiminden doğacak büyük sonucun kötü veya iyi olması elimizdedir.” diyeceğim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.