İlerde Ne Olacağını Kestirebilmek İçin Memleketin Dış Politikasına Bakarız, Esas Odur

İç politika çerezdir. Çocukken sokakta oynardık ve akşam, annemiz çağırınca bütün kavgaları bırakıp yemeğe koşardık. Sokak hayatımız iç politika, annenin sesi dış politikadır.

Bugün yapılanları anlamak için geçmişi anlamak lazımdır. Yarını demedim, bugünü anlayalım, yeter. Bana bol bol yetiyor, zaten. Bilmek değil, anlamak dedim çünkü bu kadar çok şey bilmek imkansızdır. Dış politıka, ülke çıkarının ne yönde olduğu kararıdır. Basit! İnsanoğlu çıkarının nerede olduğunu bilmez mi ki? Bilir tabii ama uygulamada iki zorluk doğar:

  1. Toplumun değişik kesimleri (Genç/yaşlı, kadın/erkek, fakir/zengin, İstanbullu/taşralı, az veya çok tahsilli, vs. çıkarlarını farklı yönde ararlar.
  2. Aynı yönde bile arasalar, zaman açısı çıkar hesabını çok değiştirir. Örneğin, çocuk yaparken “Hayırlısı Allahtan.” demekle hesabı kapatırız ama ilerisini düşünürsek “Büyük oğlan gibi akıllı çıkar da okumaya kalkarsa bir 25 yıl da buna mı çalışacağız biz ne zaman yaşayacağız? Gel ikinci çocuktan vazgeçelim.” deriz.

Özetle, çıkar hesabı kimin yaptığına ve ne kadar uzun vadeli yaptığına göre değişir. İç politikada demokrasinin serbestiyetinde bu çeşitlilik iyidir ama birlik beraberlik gerektiren dış politikada bir zaaf hâline gelebilir.

19 Mayıs 1919’da Atatürk, Samsun’a çıktığında kendisini bekleyen silah arkadaşlarıyla anlaşamadığı hiçbir iç politika sorunu yoktu: Kuvayi Milliye ordusu kurulacaktı, silah toplanacaktı, Rusya’dan destek aranacaktı. Sivas ve Erzurum Kongreleri toplanıp sonunda saltanattan Cumhuriyete geçilecekti.

Dış politikada ama iki kutup vardı:

Baş savunucusu Halide Edip olan “Mandacılar” Amerikan kontrolüne razı olup yarı bağımsız özerk bir devlet kurmayı doğru buluyorlardı. O günün imkansızlarında ve erkeklerini 9 yıldır süren savaşta tüketmiş olan Anadolu’sunda bu hesap doğruydu. Atatürk ise “Evet, doğrudur ama sadece bugün için doğrudur, yarın için yanlıştır. Bugün vereceklerinin ödemesi hiç bitmeyecektir ve taksitleri bazen öyle ağırlaşacaktır ki keşke her gün tekrar rezil olacağıma başta bir kez ölseydim dedirtecektir bize ve çocuklarımıza.” demiş. Öyle de yapmışlar zaten ve son kalanlarla Amerikan, İngiliz ve Fransız gemilerinin İzmir’e çıkardıkları Yunan askerlerini yüzerek geri göndermişler.

Kısa vadede karlı olan orta vadede zararlı olabilir. Böyle “şimdi al, sonra öde” türü kolaycı tercihler iç politikada sadece geri kalmışlık getirirken dış politikada ölümcül olabilir. Kısa ve orta vade çıkarımızın farklı olduğunu hepimiz biliriz. Tercih bize kalmıştır. Uzun vadeli hesaptan hiç bahsetmediğimi fark etmişsinizdir. Derler ya “Allah’ı güldürmek istiyorsan, uzun vadeli planlarını anlat!”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.