Eşitsizlikle Adaletsizliği Aynı Sanıyoruz
150 yaşına kadar yaşayacak olanlar, 3 alandaki gelişmelere dikkat etmeliler:
- Rekabet.
- Gelir dağılımındaki eşitsizlik ve doğurduğu memnuniyetsizlik.
- Eğitimde doğru düşünmeyi öğreten yapay zekâ.
Bütün eşitsizlikler sorundur ama gelir dağılımındaki abartılı eşitsizlik bunların en büyüğüdür.
Ömür uzadıkça eşitsizliklerin yarattığı sorunların büyüdüğünü görüyorum. Aramızdaki eşitsizlikleri hazmedemediğimiz bir yana yaşlandıkça eşitsizliklere olan öfkemiz durulacağına artıyor. Yaşlıların daha olgun daha bilge oldukları söylenir. Çocuk masallarında ve çizgi filmlerde aksakallılar, şefkatli, anlayışlı, affedici ve sabırlıdırlar. Ben aksine daha çok rastlıyorum. Yıllarca birçok şeyden şikâyet etmiş, birçok duruma öfkelenmiş, birçok kurumu düşman veya en azından engel olarak görmüş ve tabii birçok kişiye karşı bir süre intikam duyguları beslemiş biri, yaşlılığı uzadıkça gençlere hangi gözle bakacaktır? Kendi oğlunu kıskanan baba az mı? Ya kendi kızını kıskanan anne? Kardeşlerin kıskançlığı Adem ile Havva’ya bile huzur vermemiş.
Bu konudaki en büyük sorunun ne olduğunu buldum: Eşitsizlikle adaletsizliği aynı sanıyoruz, her eşitsizliğe haksızlık diyoruz. Basit bir kavram karıştırması, bakın nasıl dünyayı alt üst ediyor. İnsanların ruhunu kapkara yapıyor. İki kardeş, tıpatıp eşit olamayacağına göre aralarındaki her fark haksızlıktır! Şaka yapıyorum sanmayın, kulaklarımla duydum bu beklentiyi. Diğer taraftan ne iki kum tanesinin ne de iki kar tanesinin eşit olduğu bir dünyadayız.
1789 Fransız Devrimi, ‘’özgürlük, eşitlik, kardeşlik’’ çığlığını hedef olarak koymuş. Doğru olduğuna inanıyoruz ama bunun bir hedef olduğunu unutuyoruz. Hedef, babamız gibi başarılı olmaktır ama bunun yıllar alacağını unutmamalıyız. Her hedefe bir de süre konulmalıdır. Fabrikada çalıştığım yıllarda iş arkadaşlarıma devamlı hedef verirdim. İşim buydu. Ulaşma süresi hakkında karşılıklı anlaşma yapardık. Karşılıklı anlaşma yoksa hedef işe yaramadığı gibi bolca da kavgaya sebebi olur. Nitekim Fransa bu inandığı hedefi gerçekleştirmek için Napolyon Savaşları’nı başlattı ve 5.000.000 (Beş milyon!) kişi öldü. Yararı oldu mu? Oldu tabii: İnsanlık, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik kavramlarını öğrendi. Bu üç kavram çok değerli ama yöntem pahalı görünüyor. Dünyayı değiştiren üst seviye hedefler bunlar. Dünyayı iyiye doğru değiştirmek ucuza yapılamıyor, anlaşılan.
150 yaşına ulaşacak olan Z-Kuşağı gençlerimize özetle diyorum ki:
- Ömür uzadıkça yaşlıların daha ağırlıklı olduğu bir dünya olacak. Ne var ki yaşlı insanlar genç insanlardan daha iyi insanlar değiller. Kısacası yaşlıların kalplerinde uzun bir ömrün savaş yaralarını görüyorum. Yara saymayacağım ama acı veren pişmanlıklarımızı görüyorum. Belki yaşlılar torunlarına şefkatlidirler ama bence dünyaya karşı değildirler.
- Eskiden yaşlıların en büyük değeri hafızaları ve bilgileriydi. Şimdi bilgi o kadar hızla geçersizleşiyor ki yaşlıların bilgisi bir değer olmaktan çıktı. Ben orta yaşlılarla bile konuşurken sıkılıyorum; atı alan Üsküdar’ı geçmiş, farkında değiller. Gençler onları ayak bağı olarak görüyor olabilirler. Özetle, yaşlılar istenmeyenler sınıfına düşmemek için özel bir gayret sarf etmek zorundadırlar. Uzun yaşamak, yan gelip yatma işi değildir
Gelecek yazımda ‘‘Eğitimde doğru düşünmeyi öğreten yapay zekâ’’ işinden bahsederek bu 150 yaş konusunu kapatacağım. Böylece ömrü uzatarak başımıza yeni dertler açmış olan teknolojinin bu işi nasıl kotarmak için ne yapabileceğini konuşacağız.
150 yaşımıza kadar yaşayacağız diye enseyi karartmayalım.