Kitap işe yarar mı?
Geçenlerde entelektüellerden bahsettim ve doğal olarak aklıma kitap geldi. KİTAP NEDEN OKUNUR? Milyarlarca insanı ilgilendiren bir soru! Özellikle de okumayanları!
Kitap seçerken Amacını, Kabiliyetin ve ne kadar Zaman ayırmak istediğini bileceksin. Bunları bilmeden kitap alırsan ya sıkılırsın ya da kızarsın. Kime? Kitaba tabii. Bir süre sonra kitap okumamaya karar verir ve bu işkenceden kurtulursun. Bu sorun tarih boyu hep vardı ama insanların kaçacağı yeri yoktu ve kitap seçmekte ustalaşmak için uğraşmak zorundaydılar. Kitap okumadan hayatta ilerlemek zordu, o zamanlar. Kitap bulmak için trene binip ülke değiştirdiğimi bilirim. Şimdi internet sayesinde her şey daha kolay. Üstelik eskiden olmayan nice imkan eklendi. Muhteşem bir çağda yaşıyoruz.
Ama dikkat! Kolaylaşan her şey herkesin ulaşabildiği bir şey olur. İşte zurnanın zırt dediği nokta da budur! (Eskiler öyle derdi ) Herkesin ulaşabildiği bir şey özelliğini kaybeder. Değerini değil, özelliğini! Yani bir ayrıcalık olmaktan çıkar. Bu rekabet dünyasında ilerlemeyen düşecektir. Eskiden babanın yaptığı işi devam ederek doğduğun evde, sadece bebek, çocuk, baba ve dede olarak odadan odaya taşınarak mutlu ölebilirdin. Yani ilerlemeyen yerinde kalabilirdi. Şimdi artık bu muhteşem çağda ilerlemeyeni yerinde bırakmazlar: itiverirler. Dün bu yazıya başlayınca kaç ev, şehir ve ülke değiştirdiğimi listelemeye çalıştım ve hâlâ eklemeler yapıyorum. Unuttuğum evler çıkıyor. Bu yazıyı yazarken listeme bir daha bakayım dedim. Bir de ne göreyim? Tutuklu yattığım binaları yazmamışım. Önünde silahlı muhafız bekleyen bina unutulur mu? Hem de üç kez! En uzunu da Amerika’da! Stanford hapishanesi, koleksiyonumun incisi!
Size rekabetle ilgili bir aile hikayesi anlatayım. Geceleri sık sık dedemle oturmaya giderdim. Bir akşam, iş toplantsına rastladım ve dışarda bekledim. Amcam ve babam çıkarlarken dedem arkalarından “Sallayın, sallayın da göreyim sizi,” diye seslendiğini duydum. Bu sözlerin anlamını sonradan Zübeyde teyzemden öğrendim. Afrika’da bir kabile reisi yaşlanınca onu bir ağaca çıkarırlarmış ve yerine geçmek isteyen kabadayı ağacı sallarmış. Reisi düşürebilirse, yerine geçermiş. Nazım Dedem, ağabeyi Halil Aliyle birlikte fabrikaların kurucusu ve sahibiydi. Onun bile ağacını sallıyorlarmış.
Dönelim kitaplara. Kitap size neden ayrıcalık kazandıracakmış, söyleyeyim. Üç satırda: Tek bir konuyu tek bir açıdan ele alacaksanız sosyal medya işimizi görür. Ne var ki yaşantımızda HİÇ BİR sorun ne tek başına karşımıza dikilir ne de tek taraftan bakarak çözülebilir. Kitap derinliğe ihtiyaç olunca vardır; eğer bir konuyu derinleşmesine anlatmak veya anlamak gerekiyorsa başka yol yoktur.
Böyle zor bir konuyu bu kadar kısa yazabilmek için çok emek sarf ettim. Bunu çabuk okuyabilesiniz diye değil, üç kez okuyabilesiniz diye yaptım. Rekabet denilen canavar sizi sıkıştırmıyorsa, işinize yarayan bilgi yerine eğlendiren bilgi seçebilirsiniz tabii. Belki merak edersiniz “Bu 82 yaşındaki arkadaşı hangi rekabet sıkıştırıyor acaba?” diye. Söyleyeyim “Kendimle rekabet!”
Bir de size işe yarayan bilginin ne işe yaradığını tek satırda söyleyeyim: Bilgi iyi görünmeye değil, anlamaya yarar. Anlamak da hakim olmaya yarar. Hedefimiz de bu değil mi? Doğaya (örneğin sağlık), rakiplerimize (örneğin mesleki başarı), önemli konulara (örneğin sevgi alanına) hakim olmak için o işi anlamak lazım. Öğrenmek birkaç satır okuyarak mümkündür ama anlamak için kitap gerekir.
Sosyal medya konusuna gelince “Tabii ki, fevkalade yararlıdır. Çok insan tanımanın hayatımıza katkısı büyüktür. Ne var ki sizden daha bilgili veya daha akıllı biriyle tanışmak istiyorsunuz, kitap okumak hâlâ en rahat yöntemdir.
İşte böyle, sevgili okuyucum. Bu yazının sizi eğlendirdiğini sanmıyorum ama işinize yarayacak bilgiler içerdiğini umut ederim.
4 yorumlar
Üstad, deneyimlerinizi paylaştığınız için teşekkürler.
Yazınız güzel. Ancak bazı imlâ hataları da olmasa tadından yenmez.
Sayın Nesimi Yaşar
İmla hatalarını önemseyen biri olarak takdirimi kazandınız. Bu hassasiyetiniz beni mutlu etti.
Keyifle okuyamadım zira rekabetten yaşamım boyunca uzak durmaya çalıştım. İhtiyacımın dışında tüketmemeye, tüketmediğim şeylere sahip olmamayı tercih ettim. Çocuktum en mutlu olduğum zamanlar Edirne nin en yüksek yerinde çam ağaçlarının altında saatlerce kitap okumaktı. Karar verdim, disiplinli bir 25 yıllık çalışma hayatı, bana müdahale etmeyen bir eş, tek kızan, emekli maaşı, kiracık geliri, bir bisiklet, yarı hisse yazlık. Yetiyor artıyor bana fazlasıyla. Zenginliğim mi; Edirne İl Halk Kütüphanesine sıkça, Trakya Üniversikesi Edirne kikaplığına seyrekçe de olsa yapılan ziyaretler. Bu kadar çok okuma, arada bir şeyler yazma keyfimi hangi rekabet duyğusu bozabilir ha üstadım. Saygılarımla Edirne den selamlar. Yolunuz düşerse sizi konuk etmekten onur duyarız.
Yorumunuzu ender bir zevkle okudum. Tarif ettiğiniz hayatı gıptayla inceledim. 1994 ten itibaren okuma yazmaya kendimi vererek yeni bir mutluluk türü buldum. Rekabetin uzağında durabilmek ince bir felsefe sahibi olmayı gerektirir. Modern dünyanın kurucularından J. J. Roussau’ya göre rekabet bütün kötülüklerin TEK/ANA sebebidir. Bugün ama modern dünyamız rekabet üzerine kuruludur. Kapitalizm başarısını rekabeti yönetmekte gösterdiği başarıya borçludur.
Yazımın ilk yarısında kitabın rekabetçilere yararını yazdım. İkinci yarısında ise rekabete hizmet ama kendimize yarayan taraflarını çizdim.
Toplamı 500 küsur kelime.
Sizinle tanıştığıma çok sevindim. Sevgiyle