Vatan Korkusu
Vatanından kaçmak zorunda kalmış birini görünce, ona elimi uzatmak gelir içimden, kardeşliğe benzeyen bir yakınlık hissederim. Eskiden öylelerini fark etmezdim bile. Kendim de benzeri sebeplerden kaçmak zorunda kaldıktan sonra değişmiş olmalıyım.
Vatan, iki sebepten terk edilir: Ya fakirlikten kurtulmak için, ya da hayatını kurtarmak için. Birinciye gurbetçi, ikinciye sığınmacı deriz. İlk gurbetçiler Almanya’ya geldiklerinde orada okuldaydım ve onları izleyebildim. Zordur, her iki terk ediş de zordur ama gurbetçinin hiç olmazsa hedefi ve umudu vardır. Sığınmacıda ikisi de yoktur, cebinde canıyla gelmiştir, sahip olduğu tek şey odur.
Vatan Hasretinden bahsetmeyeceğim. Bunu yüzyıllar boyu şairler ve müzisyenler bol bol anlattılar. Benim anlatacağım Vatan Korkusu’dur!
Vatanını ve geride bıraktığı sevdiklerini özleyen sığınmacı, oradan gelecek sıcak esintilerle kalbini ısıtabilmeyi ister ama duyduğu öfke, nefret veya intikam sesleriyle titrer, siner ve içine kapanarak, artık kendine ait olmayan o hayata tutunmaya çalışır.
Yalnızlığın birkaç türünü gördüm; hepsi zehirlidir ama insanın vatanının düşmanlığından hissettiği yalnızlık farklıdır; o birTerk Edilmişlik’tir. Ben Suriyeli göçmenleri gördükçe, vatanlarından gelen nefret titreşimlerinin verdiği korkuyla yaşadıklarını bilirim.