Dış Politikada Amerika + İngiltere + Avrupa ve Biz
Bunların her birine çok farklı politikalar uygularız ama esasta bu üçlü tektir ve akıl hocaları İngilteredir. Ne de olsa tarihin ilk süpergücüdür. Uluslararası kanun ve antlaşmaları tanımadığı gibi gerek ahlaki gerek hukuki kurallarını her an işine geldiği gibi yorumlama gücüne sahip devlete süpergüç deriz. Süpergüç olmayanlar da “Utanmaza bak, çifte standart uyguluyor!” diye haykırarak bir de üstelik onu gülümsetir.
İngiltere ‘Böl ve yönet,’ ustasıdır. Atatürk döneminin 15 Kürt isyanının 13 ü onların eseridir. Bölme stratejisini iyi kullanır ve doğal olarak birleşmelere, ortaklıklara, dernekleşmeye vs mutlaka karşı koyarlar. Herhangi bir rakibinin güçlenmesini engelleme işlerine kovboyculuk oynamayı seven Amerika’daki dost ve akrabalarını ikna ederler. Avrupa Birliğinden çıkarak Avrupa’yı zayıflatma işini Amerika’yla birlikte yaptılar. Sonra aynı maksatla Rusya’yı Ukrayna’ya saldıracak kadar köşeye sıkıştırdılar. Rusya’yı cezalandırıyoruz teranesiyle Avrupa’ya oradan gaz taşıyan boruları uçurdular ve yerine üç misli fiyata Amerikan kaya gazını vererek Avrupa ekonomisini çökerttiler. Cezayı ödeyen Avrupa olduğuna göre düşman oymuş demek. Zaten hatırlıyorum, 1990 da eski Rusya dağılınca, yeni Rusya NATO’ya alınmayı istemişti.
Bu üçlü Kuzeyde paraları Ukrayna’yı Rusya karşısında dövüştürmeye harcarken, Güneyde bir cephe daha açıldı: Filistin can havliyle İsrail’e saldırdı. İsrail az şehit verip çok para harcıyor ve Filistin az para harcayıp çok şehit veriyor. Amerika’nın parasıyla yapılan bu soykırıma da Batı ses çıkarmıyor. Putin “Savaşa benzemiyor mu bu,” dedi. Diplomasi dili ilginçtir.
Gelelim bize: Aman bulaşmayalım demek için hiç akıl gerekmez. Nasıl dışında kalınır, sual odur.
Gördüğüm kadarıyla ölenlerin dışında herkes kendini karda görüyor. İlginçtir, ana para harcayıcıları olan Rusya ve Amerika’nın ekonomileri çok iyi. Yaramış görünüyor. O zaman kaybedenin sesi çıkmayan bu iki savaş nasıl bitebilir ki?
Genişler mi, peki? Valla herkesin memnun kaldığı bu işten pay almak isteyenler çıkabilir. Zaten bizim üçlüye karşı yeni bir üçlü kurulmaya başladı bile: Rusya + Çin + İran.
Dönelim sualimize: Biz nasıl bu işin dışında kalacağız, zorluk nerede? Zorluk şuradadır ki, tarih boyu milletler güle oynaya savaşa katılmışlardır. Çoğunluğun istemediği bir iş nasıl yapılabilir ki? Bir toplum, kesin zararına olan bir işe zorlanamaz ama ikna edilebilir, öyle mi?
Evet, tarih öyle gösteriyor çünkü savaş milletin zararına olsa da bazı kesimlerin yararınadır.
Yani TOPLUM ÇIKARIYLA BİREY ÇIKARI çelişir. Savaşmakta çıkar gören bireyler çevrelerine “Bize katıl, bak göreceksin çok seveceksin,” mesajı verirler. Toplum çıkarını savunanlar da savaş kazançlarının insanoğlunun açgözlülüğünün hayali ürünleri olduğunu ve gerçekte sonun hep hüsranla bittiğini anlatacaklardır.
Bu sıradan bir propagandalar mücadelesidir ve doğru hesap yapan taraf değil propaganda alanında usta olan tarafın istediği olur.
Dış politika serisini burada kapatırken affınıza sığınarak tekrar edeyim:
İç politikada hata sadece gelişmeyi yavaşlatırken, dış politikada hata ölümcül olabilir. Dış politikada en tehlikeli hata birey veya bazı birey gruplarının çıkarlarının toplum çıkarlarının önüne geçmesinden doğar.