Politika, Çıkar Hesabını Doğru Yapmaktır

Politikada bir seçim dönemi kısa vade olarak kabul edilir, yani 4-5 yıl ve orta vade iki seçim dönemidir, yani 8-10 yıl. Bundan daha uzun hesap yapabilene artık politikacı değil devlet adamı deniyor. Seçmen için de benzer bir durum var: Bir dönemlik düşünen sıradan bir vatandaştır, ertesi dönemi de düşünerek oy veren seçmen sorumlu bir vatandaştır. 8-10 yıldan da ötesini hesaplamaya çalışan seçmen bir entelektüeldir.

Türkiye’nin dış politikası gayet basittir. Memleketin çıkarı nerededir ona bakılır. Bu da kolaydır, çünkü teklifler ortadadır. İş sadece bir öncelik meselesidir, çünkü hemen önümüzdeki çıkarla ilerdeki çıkarımız genelde örtüşmez. Örtüşmez de ne demek, aksine fena halde çelişirler. Aslında ikisi de doğrudur ama aynı anda doğru olamayacakları için birine öncelik vermek zorundayız. Şairin dediği gibi “Bütün doğrular doğrudur ama bazı doğrular daha doğrudur, yani öncelikleri vardır.” Maalesef herkesin önceliği farklıdır ve anlaşmazlıklar bundan çıkar.

Oysa insanoğlu yaratık olarak tek tiptir. Irkçılık yapanlar, değişik milletlerin insanlarının doğuştan farklı yaratıldıklarını sananlar aldanırlar. Değişik olan davranışlarımızdır. Yaşadığımız ortamın sonucudur, hareket ve düşünme tarzımız. Aile terbiyesi, gelenekler, tahsil, meslek, arkadaşlar, alışkanlıklar vesaire. Sosyal çevremiz deniyor, kültürel yapımız deniyor ya işte davranışlarımız buna bağlıdır. Böylece diyorum ki önceliklerimiz, büyüdüğümüz ve yaşadığımız ortamın bir sonucudur. Ana rahminde oluşan boyumuz, kaslarımız, hafıza gücümüz, matematik veya sanata yatkınlığımız gibi niteliklerimizdir ve bunların davranış tarzımızla alakası yoktur. Önceliklerimiz de bu yüzden yaşadığımız ortamdaki değerler tarafından şekillenirler.

Gelelim ortama. Milyon çeşit ortam olduğu sanılır ama iş öyle karışık değildir. Örnek, milyonlarca hayvan türü vardır (böcekleri veya bakterileri düşünün) ama işin anasında ikiye ayrılırlar: Tek hücreliler ve çok hücreliler. Milyarlarca insanız ama iki ana ortam tipine dağılmış durumdayız.

İnsanoğlunun bugünkü uygarlık seviyesine ulaşması için çok yol katedildi. Habeşistan’daki müzede dört milyon yıl önce yaşamış ilk insancıkları (homo habilis ve homo erectus) gördüm. Onlardan sonra türeyen ve bize benzeyen son mağara adamı homo sapiens’in bizim bugünkü halimize gelmesi ise yüz bin yıl sürmüş. Göbeklitepe kazılarından gördüğümüz kadarıyla bugün kullandığımız anlamdaki bir uygarlaşma, aşağı yukarı 15.000 yıl önce başlamış.

Bugüne gelişimizde uygarlık, üç sıçrama noktası yaşamış ve bu noktalarda insanlar “Sıçrayanlar” ve “Diğerleri” diye ikiye bölünmüşler.

Uygarlaşma sürecimizdeki bu üç yol ayrımı noktası:

  1. İnsanoğlunun Allah’ı keşfetmesi (Hz İbrahim, 3.000 yıl önce)
  2. İnsanoğlunun dünyamızı keşfetmesi (Antik Yunan’la bilimler ve felsefeler, 2.500 yıl önce)
  3. İnsanoğlunun son keşfi: “Birey!” (Rönesans’ta tek kişinin çıkarlarının ait olduğu toplumun çıkarlarından farklı olabileceğinin keşfi, 600 yıl önce)

İnsanoğlunun uygarlığa koşarken karşılaştığı bu üç yol ayırımında seçtiği yol dış politikadaki önceliklerini etkileyecektir. Anlatacağım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.