Teknoloji Nereden Nereye?

Bir şeyin nereden nereye gittiğini kestirmek zordur. Bu biraz falcılık gibi bir iştir. Genellikle elimizdeki tek ipucu o işin geçmişidir. İnsanoğlunun ilk teknolojik atılımı bir ağaç dalını vahşi hayvanlara karşı mızrak olarak kullanmasıdır. O mızrağın ucuna sivri bir taş bağlaması milyon yıl sürmüş gibi gözüküyor çünkü en eski taşlı mızrak 69.000 yıl öncesine ait. O mızraktan bir ok yapıp yayla uzağa fırlatması daha çabuk olmuş çünkü en eski numune 17.500 yıl öncesine dayanmakta. Atın evcilleştirilmesi bir yayla ok yapmaktan çok daha kapsamlı bir teknoloji gerektirdi ve ancak 6.000 yıl önce Kazakistan’da gerçekleşti. Genetik bilimi sayesinde tarih ve yöre saptanabiliyor. Mızrak, ok ve atı bir araya koyup bundan bir savaş arabası yapmak için tekerleğin icadını bekledik ve bu da yine Kazakistan civarında 2.000 yıl sonra başarıldı. 800 yıl sonra Kadeş’te (MÖ 1274) Anadolu Hitit Kralıyla Mısır Firavunu savaştığında 5.000 atlı savaş arabası vardı. Mekanize birliklere karşı ilk adım! Atlı ve oklu savaş arabalarından Birinci Dünya Savaşında (1914) kullanılan motorlu ve uzak menzilli top atan zırhlı tank teknolojisine 3.000 yıl gibi nispeten kısa bir sürede ulaşıldı çünkü Buhar/Sanayi Devrimi teknolojik gelişmeye ivme kazandırdı. Bu hız artışı, yani ivmeyle sadece 30 yıl sonra tekerlek pervane oldu ve 1945’te uçaklar atom bombalarıyla dünyaya hakim oldu. 23 yıl sonra pervaneler de gitmiş, yerini füzeler almış ve ayda yürüyorduk. Teknolojinin asıl geçmişi budur. Demek istediğim “teknoloji bir savaş aleti”dir. Teknoloji yemeği savaş mutfağında pişer ve mutfak masasında yenir. Biz siviller, evin kedisi misali masadan düşen, çalabildiğimiz veya bize uygun görülen parçalarla gayet mutlu bir hayat süreriz.

İki örnek vereyim: Birincisi barut! Çin’de çok eskiden beri vardı ama havai fişek için kullanılıyordu. Ancak 1400’lü yıllarda Avrupalılar top atışlarında kullanmak için aynı barutla oynayıp “Kara Barut” denilen türünü yaptılar. O kötü barutu geliştirdikten sonradır ki dünya nice patlayıcı türüne sahip oldu. Asker olmasaydı, havai fişekleri seyreden bugünden çok farklı bir dünyadaydık belki. Nobel Ödülünü koyan “Bay Dinamit” Alfred Nobel, dinamiti geliştirerek yaptığı serveti şimdi bilim ödülü olarak dağıtarak ilginç bir geri dönüşüm projesi gerçekleştirmiştir.

Diğer icat, karasabanın ucuna bir demir bağlama fikridir. Binyıllarca toprağı sürmek için ucu sivri bir odun kullanıldı. Öküz ne kadar güçlü olursa olsun ve çiftçi ne kadar abansa (ağır saban), odun sadece birkaç santim toprak çevirebildi ve sonuçta insanoğlu sık sık açlıktan öldü. Savaş masasında binlerce yıldır yenen metal, ziraatte ancak 19’uncu yüzyılda yayıldı.

Kana bulaşmamış teknolojik başarılarımız da var, tabii: Saç tarağı! Tarağın bir özelliği de icat edildikten sonra hiç geliştirilememiş bir ürün oluşudur. Doğduğu gün son haliyle doğmuş! Binyıllara direnmiş, ne hoş!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.